7 Şubat 2011 Pazartesi

MISIR'DAKİ OLAYLARIN TEKSTİL SEKTÖRÜNE ETKİSİ


İTKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi, Mısır ve Tunus'ta yaşanan olayların tekstil sektörüne avantaj olarak döneceğinin görüldüğünü belirtti
İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İTKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, Mısır ve Tunus'ta yaşanan olayların tekstil sektörüne avantaj olarak döneceğinin görüldüğünü belirterek, Türkiye'nin, kumaş, pamuk ve hazır giyim üretimiyle bu ülkelerden gelecek talebi karşılayabilecek noktada olduğunu ifade etti. 
     
Tanrıverdi, İTKİB organizasyonunda, Moda Tasarımcıları Derneği (MTD), Birleşmiş Markalar Derneği (BMD), İstanbul Moda Akademisi (IMD) işbirliğinde Ağaoğlu Şirketler Grubu'nun ana sponsorluğunda bu yıl dördüncüsü yapılan İstanbul Fashion Week (IFW) dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. 
     
''Türkiye'nin, Mısır ve Tunus'ta yaşanan olaylar sonrasında bu ülkelerde artabilecek tekstil talebini karşılamak için hazırlıkları var mı?'' sorusu üzerine Tanrıverdi, Mısır ve Tunus'ta yaşanan olayların sektörde bir takım değişimleri de beraberinde getireceğini belirtti. 
     
Türkiye'nin tekstil kapasitesinin oldukça yüksek ve o ülkelerdeki boşluğu doldurabilecek durumda olduğunu ifade eden Tanrıverdi, şunları söyledi: 
     
''Üzülerek söylüyoruz ama orada yaşananlar bizim tekstil sektörümüze avantaj olarak dönecek gibi gözüküyor. Üretim kapasitemizi tam olarak kullanamıyoruz. Türkiye'de bu sektörde yetişmiş 4-5 milyon insan var. Hızlı hareket edip, çok rahat talepleri karşılayabilecek durumdayız. Bunu önümüzdeki dönemler gösterecek. Umarım olaylar geçici olur ve hızla her şey eski düzene döner. Eski düzene dönmezse de sektörde bir sıkıntı yaşanacağını zannetmiyorum. Türkiye'nin o ülkeler kadar AB'ye yakın olması ve bu işi yapabiliyor olması da Türkiye açısından önemli. Bir sıkıntı olacağını zannetmiyorum. Buradaki olaylar belki pamuk fiyatlarındaki artışı biraz daha körükleyecek, biraz daha pamuk fiyatları yukarı çıkabilir. Ama Türkiye hem kumaş, hem pamuk hem de hazır giyim üretimiyle gelecek talebi karşılayabilecek noktada.'' 
 

Türkiye, tekstilde ikinci baharını yaşıyor


Antalya Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçı Birliği Başkan Yardımcısı Halil Bülbül, Türkiye'nin tekstilde ikinci baharını yaşadığını söyledi.
Tekstil sektöründe 8 yıl önce büyük gerileme yaşandığına dikkat çeken Bülbül, bu gerilemenin sebebinin de Avrupa'da bulunan büyük pazarın Uzak Doğu'da bulunan büyük ve ciddi işler yapan firmalarla yaptığı uzun vadeli kontratlı alımları olduğunu belirtti. Dünyadaki global gelişmeleri tam ve zamanında takip edemediklerinden dolayı piyasanın dışında kaldıklarını ifade eden Bülbül, ancak son iki yıldır ibrenin tersine döndüğünü söyledi. Son iki yıldan beri krizin de etkisiyle Avrupalı tedarikçilerin Uzak Doğu'daki firmalarla uzun kontratlar yerine kısa vadeli kontratlarla ürün alımına başladığını aktaran Bülbül, Türkiye'nin bu süreyi iyi değerlendirerek kısa vadeli tüm kontratları topladığını kaydetti. Bülbül, Türkiye'nin coğrafi konumu bakımından Uzak Doğu ülkelerine göre şanslı olduğunu ve ulaşımı daha kısa sürede sağladığını belirterek, sektörün geldiği noktayı, "Türkiye tekstil sektöründe ikinci baharını yaşıyor." sözleriyle özetledi.
2010 YILINDA 110 MİLYON DOLARLIK İHRACAT
Batı Akdeniz Ekonomisi Geliştirme Vakfı (BAGEV)'in 'İş ve Eğitim Zamanı' programına katılan Halil Bülbül, tekstil sektörüyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Tekstilin emek yoğun bir sektör olduğuna dikkat çeken Bülbül, sektörün merdiven altı üretim dahil olmak üzere 3,5 milyon kişiye istihdam sağladığını kaydetti. Tekstilin istihdam dışında katma değer yönünden de vazgeçilmez bir sektör olduğunu dile getiren Halil Bülbül, sadece Antalya'dan 2010 yılında 110 milyon dolar civarında ihracat yapıldığı bilgisini verdi.
Tekstil sektöründeki en büyük sıkıntılardan birinin moda ve tasarım boyutuna geçilememesi olduğunu anlatan Bülbül, tekstilde tam olarak bir marka olunamadığını ileri sürdü. Bülbül, Türkiye'deki büyük şirketlerin tekstille işe başladığını belirtti.
Türkiye'de pamuğun hem fiyatının hem de üretiminin artığını dile getiren Bülbül, dünyadaki fiyatın artmasının nedeninin Güney Afrika ülkelerinde üretilen pamukta çıkan hastalıklar olduğunu ifade etti.
Antalya Ticaret Borsası (ATB) Yönetim Kurulu Üyesi de olan Halil Bülbül, kurumun çalışmaları hakkında da bilgi verdi. ATB'nin düzenlediği Yöresel Ürünler Fuarı'yla, yöresel ürünlerin ekonomiye kazandırılmasının amaçlandığını kaydeden Bülbül, bu yıl ikincisi düzenlenecek fuarda, bölgeler arası kültürel kaynaşma ortamının sağlanacağını bildirdi. ATB'nin diğer projesi Vakıf Zeytinliği hakkında da bilgiler veren Halil Bülbül, projeyle Antalya'nın birlikte hareket edebilme kabiliyetini ortaya koyduklarını anlattı.
EXPO 2016 Antalya'da yapılacağı için büyük bir memnuniyet duyduğunu ifade eden Bülbül, EXPO sayesinde Antalya'nın büyük bir tanıtım şansı yakalayacağını kaydetti.
(CİHAN)

Hükümet, konfeksiyon ve tekstili nihayet fark etti


2010’da hazır giyim ve tekstil ithalatının yüzde 43 gibi büyük bir hızla artması karşısında ithalat vergisi yüzde 30 yükseltildi. Hükümet tekstil ve hazır giyim sektör firmalarıyla Ankara’da bir zirve toplantısı yaptı.
2 milyon işçinin istihdam edildiği tekstil, hazır giyim sektörünün Çin’den yapılan ithalatın yanısıra küresel krizden dolayı büyük darbe yemesiyle binlerce f1irmanın kapanması ve yüzbinlerce işçinin işsiz kalmasıyla hükümet, sektörün önemini farkedebildi. Sanayicilerin DTM’ye başvurması üzerine başlatılan inceleme sonucunda İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin Tebliğ ile dokuma kumaş ve hazırgiyim ithalatına yaklaşık 3’te 1 ek vergi getirildi.Bu karar  tekstil sanayicisini rahatlatırken, ithalatçı firmalar tedirgin oldu. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, gelişmekte olan ülkelerin kendi iç pazarlarını, Türkiye’nin koruduğundan çok daha fazla gümrük oranlarıyla koruduklarını belirtti.


Uzakdoğu baskısı mahvetti
Çağlayan, tekstil ve konfeksiyon sektörü temsilcileriyle Dış Ticaret Müsteşarlığı’nda bir araya geldi.  Sektörün ihracatının 2009 yılında 19,3 milyar dolar, 2010 yılında ise 21,8 milyar dolar olarak gerçekleştiğini ifade eden Çağlayan, geçen yıl tekstil ihracatının yüzde 18, ithalatın ise yüzde 43 arttığını, konfeksiyonda ise ihracatın yüzde 10, ithalatın yüzde 33 artış gösterdiğini söyledi. Özellikle 2005 yılında dünya genelinde kotaların kalkmasıyla birlikte Türkiye’nin, Çin ve Uzakdoğu menşeli tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin baskısına uğradığını hatırlatan Bakan Çağlayan, bunun da Türkiye’deki üreticileri rekabet noktasında olumsuz etkilediğini söyledi. 


Firmalar geçiş dönemi istiyor
Tüm önerileri dikkate alacaklarını belirten Bakan Çağlayan,  şöyle devam etti: “Özellikle bir geçiş dönemi verilmesi konusunda firmalarımızın talebi var. Farklı farklı görüşler var, bunları mutlaka dikkate alacağız. Yine ihracat kaydıyla yapılan ithalat konusunda işlemlerin aksamaması noktasında gerekli tedbirleri mutlaka ele alacağız.”
DTM’deki tekstil zirvesine Devlet Bakanı Zafer Çağlayan DTM Müsteşarı Ahmet Yakıcı, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, MÜSİAD Başkanı Ömer Vardan, TOBB Başkan vekili Faik Yavuz, TUSKON Başkanı Rızanur Meral, Tekstil Sanayii İşverenler Sendikası Başkanı Halit Narin katıldı.
Hazır giyimde rota değişiyor


Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanı Cem Negrin, Türkiye’de hazır giyimde kötü günlerin yavaş yavaş geride kaldığını belirterek, “Krizde yaklaşık 8 bin 700 firma kapanmıştı, 2 bini açıldı. Hazır giyim ihracatında 2007-2008’deki ciroları bu sene yakalayacağımızı düşünüyorum” dedi. Negrin, AB pazarındaki krizden dolayı, sektörün çin ve Hindistan gibi ülkelere ihracata yönelmesi gerektiğini söyledi.  


Markaların gücü eriyecek 


İthalatlarda yüzde 40’a varan ek vergi öngören tekstil ve hazır giyim tebliğine ilişkin olarak da Negrin, şunları kaydetti: “Tebliğ Bakanlar Kurulu’na sunulacak ve karar verilecek ama inşallah yüzde 40 olmaz. Vergi koymanın en büyük dezavantajı, bir şekilde buradaki markaların gücünü yiyecek, Türk markalarının büyümesini engelleyecek. 


AB tehlikeli pazar
Çin’den, Hindistan’dan, Bangladeş’ten gelen mallara vergi koymayı düşünüyorlar ama buradaki markalar da Türkiye’den Avrupa’daki mağazalarına malı dağıttıkları için orada sorun var.” Cem Negrin, AB pazarındaki krize de dikkat çekerek  “Avrupa işinden bir şekilde düşmemiz lazım. Avrupa’nın Almanya dışındaki bütün memleketlerinde hafif sorun var gibi gözüküyor. Hafif sorunlu müşterimiz var, iyi değil.  Yeni pazarlarımız Çin ve Hindistan olabilir, Türk markası ihrac edebiliriz” dedi.
Kaynak:Yeni çağ gazetesi

EKONOMİ:TEKSTİL SEKTÖRÜ 14 ŞUBAT'TAN UMUTLU!



Akdeniz Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Bozbey, sıcak havalar yüzünden yüzde 70 indirimle piyasaları canlandırmaya çalışan tekstilcilerin umudunun Sevgililer Günü olduğunu söyledi.
Akdeniz Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Bozbey, havaların daha önceki kış aylarına göre sıcak geçmesi nedeniyle yüzde 70'e varan indirimlerle satışlarını arttırmaya çalışan tekstil sektörünün yeni umudunun 14 Şubat Sevgililer Günü olduğunu belirtti.
Bozbey, yaptığı açıklamada, yaklaşık 2,5 milyona yakın kişiyi istihdam eden sektörün 5-6 yıldır zararına çalıştığını, ancak bir yıldan bu yana işlerin iyi olduğunu, krizin kötü etkilerinin giderilmeye çalışıldığını söyledi.
Avrupa'nın birinci üreticisi ve ikinci tedarikçisi konumunda bulunan Türkiye'de sektörün ihracat rakamının yaklaşık 30 milyar dolar olduğunu ifade eden Bozbey, bunun 14 milyar dolarının kayıtlı ihracat olarak gerçekleştiğini kaydetti.
''KIŞLIK ÜRÜN ALMANIN TAM ZAMANI''
Konfeksiyon sektörünün bayram ve yılbaşı gibi özel zamanların yanı sıra anneler, sevgililer ve babalar günlerinde hareketli bir süreç geçirdiğini vurgulayan Bozbey, bu dönemlerde normal günlere göre satışlarının yüzde 10 ile 25 arasında arttığını kaydetti.
Bu yıl sert soğukların yaşanmadığını, bu nedenle şubat ayında yapılması gereken indirimin aralık ayına çekildiğini anlatan Bozbey, şöyle devam etti:
''Daha önceki yıllarda ekim, kasım ve aralık aylarında çok ciddi kışlık satışı gerçekleşirdi. Ancak bu yıl kış döneminde havalar daha önceki yıllara göre biraz daha sıcak geçti.
Bu da vitrinde yer alan kışlık ürünlere daha erken bir dönemde yüzde 70'e varan indirimleri beraberinde getirdi. Şuan piyasadaki büyük indirimleri kaçırmayarak kışlık ürün ihtiyacını almanın tam zamanı.
Sektörümüzün hareketlendiği önemli günler var. Anneler, sevgililer günü gibi. Şuan önümüzde 14 Şubat Sevgililer Günü var.
Bu tarihte, piyasadaki yüzde 70'e varan indirimlerinde etkisiyle kışın ılıman geçmesi nedeniyle elde kalan birçok ürünün satışının gerçekleşeceğini ümit ediyoruz.
Piyasa şartları sevgililere büyük avantajlar sunuyor. Tekstilciler için butik günlerden olan sevgililer günü nedeniyle satışlarda yüzde 25'e varan bir hareketlilik bekliyoruz.''
Önümüzdeki süreçte yüzde 10 ile 15 arasında yeni indirimlerin olabileceğini de hatırlatan Bozbey, ancak bu zamanın istenilen ürünün bulunabilmesi açısından sıkıntı oluşturacağını sözlerine ekledi.
Kaynak: Anadolu Ajansı

EKONOMİ:HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ KÖTÜ GÜNLERİ GERİDE Mİ BIRAKIYOR?



Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanı Cem Negrin, Türkiye'de hazır giyimde kötü günlerin yavaş yavaş geride kaldığını belirterek, ''Krizde yaklaşık 8 bin 700 firma kapanmıştı, 2 bini açıldı. Hazır giyim ihracatında 2007-2008'deki ciroları bu sene yakalayacağımızı düşünüyorum'' dedi.
Negrin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hazır giyim harcamalarının geçen yılın kasım ayında 2010 yılının en yüksek seviyesine ulaştığını, aralık ayının da iyi çıkacağını söyledi.
Hazır giyimde yavaş yavaş kötü günlerin geride kaldığını ifade eden Negrin, ''Kriz 3 senemizi yedi. Krizde aşağı yukarı 8 bin 700 firma kapanmıştı, iki ay önceki rakamlarla 2 bini açıldı. Belki şimdi açılan sayısı 2 bin 500 olmuştur. Bu sene ihracatta yüzde 10 artış sağlarsak, ihracatta en yüksek yaptığımız 16 milyar dolar rakamını yakalarız. 2011'de sektör ihracatında yüzde 10 artış bekleniyor. Hazır giyim ihracatında 2007-2008 cirolarını bu sene yakalayacağımızı düşünüyorum'' dedi.
Çalışan sayısının da 660 binlerden 720 binlere geldiğini, yıllık ihracattaki artışla çalışan sayısındaki artışın yüzde 10 ile paralel gittiğini belirten Negrin, yüzde 30'ları bulan iç piyasadaki artışın belirli bir bölümünün ise ithalattan kaynaklandığını vurguladı.
Cem Negrin, ''Türkiye'de belki yüzde 50-55 mal yapılıyor, geri kalan yüzde 45 de ithalattan geliyor. Dolayısıyla iç piyasa çok fazla istihdama etki etmiyor'' diye konuştu.
-''TEBLİĞ TÜRK MARKALARININ BÜYÜMESİNİ ENGELLEYECEK''-
İthalatlarda yüzde 40'a varan ek vergi öngören tekstil ve hazır giyim tebliğine ilişkin olarak da Negrin, şunları kaydetti:
''Tebliğ Bakanlar Kurulu'na sunulacak ve karar verilecek ama inşallah yüzde 40 olmaz. Genel olarak böyle korumacı işlerinde pek taraf olmam. Kapıları kapatıp, içerde kendimize mal yapıp, büyümenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Ama şu anda çok fazla ithalat var. İthal ürünler çok ucuz. Yabancı markalar mağazalarıyla Türkiye'ye saldırıyorlar. Türkiye büyük markalar için de çok büyük yatırım yeri oldu. Belki bir yüzde 5-10 gibi ufak rakamlarla, uyarı anlamında bir şey yapılması doğru olabilir. Vergi koymanın en büyük dezavantajı, bir şekilde buradaki markaların gücünü yiyecek, Türk markalarının büyümesini engelleyecek. Çin'den, Hindistan'dan, Bangladeş'ten gelen mallara vergi koymayı düşünüyorlar ama buradaki markalar da Türkiye'den Avrupa'daki mağazalarına malı dağıttıkları için orada sorun var, yurt dışındaki mağazalarına her zamanki güçleriyle mal yollayamayacaklar. H&M'ler, Zara'lar hiç vergi ödemeden malları alıp bütün Avrupa'da satacaklar, bizim yerli markalarımız vergi ödeyip, konulan vergi oranında o kadar pahalı duruma düşecek ve o markaların yanında hiç şansları olmayacak.''
-''AŞIRI PAHALILIKTAN DOLAYI AMERİKAN PAZARINI KAÇIRDIK''-
Bu yıl sektörün ihracatında yüzde 10 artış beklediğini, bunun yüzde 11-12'leri de bulabileceğini, istihdamda da resmi olarak 80-90 bin artış beklediğini belirten Negrin, Türkiye'nin TL'nin aşırı değerli olmasından dolayı son 5 senedir pahalı bir memleket olduğunu, aksi durumda hazır giyim sektörünün yüzde 10 yerine yüzde 15-20 büyüyebileceğine işaret etti.
Cem Negrin, ''Kapasiteler şu anda dolu, yeni atölyeler açılmaya başladı, atölyeler büyümeye çalışıyor. Şu anda kapasite yetişmiyor. Herkes eski elemanlarını geri çağırıyor'' dedi.
Dövizin çok düşük olmasından dolayı hazır giyim ihracatçılarının çok büyük bir pazar olan Amerikan pazarını kaçırdığını söyleyen Negrin, ''Amerikan pazarı 2 milyar dolardan 300 milyon dolarlara düştü. Aşırı pahalılıktan dolayı Amerikalılar çekti gitti. Mecbur olmayanlar kaçtı. Elimizde çok yakın olmamızın avantajından dolayı Avrupalılar kaldı'' diye konuştu.
Avrupa'daki büyümenin düşük seyretmesinin Türkiye'ye uzun vadede sorun olarak geleceğini, yüzde 10 büyümelerini sadece Avrupa ile sağlayamayacağını belirten Negrin, Arap ülkelerinde de o kadar hızlı büyüyeceklerini düşünmediğini, Türkiye'nin uzunu vadede markalarını belki Çin'e, Hindistan'a satması gerekeceğini vurguladı.
Cem Negrin, ''Avrupa işinden bir şekilde düşmemiz lazım. Avrupa'nın Almanya dışındaki bütün memleketlerinde hafif sorun var gibi gözüküyor. Hafif sorunlu müşterimiz var, iyi değil. O biraz bizim yumuşak karnımız'' diye konuştu.
-''PANTOLON YAPMAK KOLAY AMA ARTIK ARABA YAPMAK DA KOLAY
Türkiye'nin her konuda iyi olması gerektiğini, hazır giyimin de bunlardan birisi olduğunu söyleyen Negrin, ''Türkiye'de 10 milyon sigortalı çalışan var ve bunların 700 bini hazır giyim ve tekstil işinde. Demek ki istihdamda yüzde 7 payımız var. Bu payın her zaman kalması belki yüzde 10'a çıkması lazım. Bilinmesi lazım ki inanların yüzde 10'u bu işle uğraşıyor, geri kalan yüzde 10 da arabayla uğraşabiliyorsa uğraşsın. Zaten Rusya da araba yapmaya başladı, bizimkilerle aynı markalar... Önce iç piyasada satacaklar, ondan sonra da başlayacaklar Avrupa'ya ihracat için uğraşmaya. Pantolon yapmak kolay ama artık araba yapmak da kolay'' dedi.


İhracat sigortasıyla ilgili de yakında sonuca varacaklarını, büyük firmalarla toplantılar yaptıklarını belirten Negrin, Türkiye'nin AB'ye yaptığı ihracatın büyük oranda açığa ihracat olduğunu, AB'deki finansal kriz riskine karşı, bütün şirketlere ihracat sigortasını önerdiklerini, sigortanın her zaman lazım olduğunu söyledi.
Cem Negrin, ''Açık olarak devamlı Avrupa'dan 1,5-2 milyar dolar alacaklı durumdayız. Tabii ki hepsinin birden batması söz konusu değil ama onun yüzde 1'i bile tehlikeye girse o bile büyük bir oran'' dedi.
Kaynak: Zaman gazetesi 30.01.2011

ÇOBAN STİLİSTİN ÇİZİMLERİ PODYUMLARA TAŞINIYOR-2002


Şanlıurfa’da çobanlık yapan ve 2001 yılında ‘Genç Stilistler’ yarışmasında dördüncü olan Mustafa Şahin’in, moda dünyasına girme hayalleri gerçek oluyor. Ünlü modacı Faruk Saraç, Şahin’i İstanbul’da bulunan modaevine davet etti.
Haberi gazete ve televizyonlardan öğrendiğini belirten modacı Faruk Saraç, hemşehrisi stilist çobanın bütün çizimlerini inceleyerek kendi firmasında değerlendireceğini söyledi. İlkokul mezunu olan ve stilistliğin eğitimini almadan olağanüstü çizimler yapan Şahin’in kendisinde büyük bir hayranlık uyandırdığını belirten Saraç, “Şahin ile gerekli temasları kurdum. Stilist çobanın Faruk Saraç markasına ayrı bir renk katacağına inanıyorum. Modaevimde kendisine tüm imkanları sağlayacağım. Umduğum gibi bulursam, stilistliğini daha da güçlendirip onunla birlikte defileler düzenlerim.” dedi.
Faruk Saraç’ın çağrısını öğrenen Hamo köyünün stilist çobanı Mustafa Şahin ise çizimlerinin ünlü bir modaevi tarafından değerlendirileceğini hayal ettiğini söyledi. Faruk Saraç’ın kendisine kucak açmasının hayallerini gerçekleştirdiğini kaydeden Şahin, şöyle konuştu: “Onu mahcup etmeyeceğim. Çünkü 2001 yılında katıldığım ‘Genç Stilistler’ yarışmasında birçok modaevi ve stilist, çizimlerimi çok beğenmişti. O dönemde Naki, Adress, Arizona, İpekyol gibi ünlü firmalar beni çok istemişti. Ancak o sıralar başımdan birtakım talihsizlikler geçti. Ailemden biri vefat etti, ardından yakın bir akrabam trafik kazasında gözlerinden oldu. Ailemin feodal yapısı önümü tıkadı ve modaevleriyle o yüzden irtibatlarım kesildi. Şimdi çobanlığı bırakıp yıllardan beri kendi dünyamda çizdiğim stilleri birileriyle paylaşıp insanların beğenisine sunacağım için çok mutluyum.”
Kaynak:24.08.2002 Zaman Gazetesi

''SOSYAL İLETİŞİM'' SOSYAL KABUSAMI DÖNÜYOR?FACEBOOK CİNAYETLERİ


Kurucusuna 4 Milyar Dolarlık Bir Servet Getiren Sosyal Paylaşım Sitesi Facebook Yüzünden Birbirini Öldürenler Ya Da Facebook'ta Ölümünü İlan Edenler Sitenin Gerçek Bir Toplumsal Histeriye Dönüştüğünün Kanıtı! Belki De Siteye "155 Polis Acil" Aplikasyonu Koymaları Fena Olmaz… 

İsmail YK "Facebook, Facebook hergün aradım durdum" derken, milyonların ekran karşısındaki vaziyetini özetliyordu aslen. Hergün arayıp duruyoruz ve kimi aradığımız, daha doğrusu kimi bulacağımız belli değil. Bir belaya da bulaşabilir, başımıza olmadık işler de açabiliriz. 
Facebook, cüretkâr bir hamleyle herkesin bizzat ismiyle varolduğu bir sosyal paylaşım sitesi hâline geldi ve insanların hayatını başkalarının gözlemine açabilmesi fikrini zihinlere yerleştirdi. Böylelikle ismini ve soyadını öğrendiğimiz herhangi birinin hayatına aniden sızabiliyor, hele bu kişi güvenlik ayarlarını tam anlamıyla uygulamaya koymadıysa tanışmamıza bile gerek kalmadan hayatını takip edebiliyoruz. Email adresimiz, telefonumuz, iş, ev bilgilerimiz ve dini inancımız bile Facebook'un ilgi alanı dâhilinde. Bir yandan da Facebook sosyal hayatta birbirine yakınlaşma fırsatı bulamayacak olanları buluşturması, en çok da ikili ilişkileri hızlandırması nedeniyle mevcut popülaritesine ulaşmış durumda. Tüm dünyadaki popülerliğinin üzerine bir de "Türk genci tanışmak ister" etiketini yapıştırdığınızda, ülkemizde de neden bu kadar ilgi gördüğünü anlamak zor değil. 
Fakat günümüzde aşk cinayetlerinin, kıskançlık cinayetlerinin ve intihar vakalarının önemli bir kısmının yine Facebook ile ilintili olması, Facebook'un güvenlik açıklarından kaynaklanan bazı sorunların bu gibi olaylara kadar varması elbette işin tadının kaçtığı nokta. Gerçi Facebook yokken de aşk cinayetleri işleniyor, intihar vakaları, toplu intiharlar ve intihar notları bulunuyordu. İşin tümden sanal âleme taşınmasında Facebook sadece bir araç hâline geldi desek yeri. 
Önce "ilişkide" sonra "karakolda" 
Örnekler saymakla bitmiyor, özellikle ülkemizde bu konuda fazlasıyla adli vakaya rastlamak mümkün. Karakolda sonlanan bazı Facebook maceralarının gelişimiyse hayret verici.
Geçtiğimiz Ocak ayında ABD'de yaşayan Türk çift Şengül Vatansever ve Selami Özdemir, Facebook yüzünden büyük bir aile faciasına sebep olmuşlardı. Özdemir, ABD'de yaşarken yanına aldırdığı hayat arkadaşı Şengül Vatansever'e şiddet uyguluyordu. ABD'nin Connecticut eyaletinde yıllardır hayat arkadaşına şiddet uyguladığı iddia edilen Özdemir, sevgilisinin Facebook'ta "ilişkisi yok" seçeneğini işaretlediğini görünce, evine gidip iki çocuğunun annesi Şengül Vatansever'i öldürdü. Ardından çocuklarının gözleri önünde intihar etti. ABD bu olayın ardından aile içi şiddet vakalarına daha çok eğilmeyi ve aile içi şiddet görenleri GPRS ile takip etmeyi kararlaştırdı. 
Adapazarı'nda Facebook kavgası Şubat ayındaysa Türkiye, Adapazarı'nda çıkan ve sonu kanlı biten Facebook kavgasını konuştu. Adapazarı'nda bir grup öğrenci, bir Facebook sayfası nedeniyle birbirine girmiş, 15 kişinin karıştığı kavgada grubun içerisinden bıçaklananlar olmuştu. Olay Tekeler Mahallesi'nde bulunan Fatih Endüstri Meslek Lisesi'nde gerçekleşmişti.
Kaynak :Aktüel dergisi 223. sayısı